Twitter’da izlediğim kişilerden biri, bir başkasının bir tweet’ini
‘RT’ etmiş (-paylaşmış).
O tweet şöyle:
“Seni özledim diyene hayır diyebilme gücünle ilgilenmez hayat.
Sana hayır diyeni özleyebilmekten utanmama güçsüzlüğünle ilgilenir.”
Oldukça fazla sayıda kimse de beğenmiş, yeniden paylaşmış bunu.
Hepimiz, zaman zaman sosyal medya platformlarında düşündüğümüz,
hissettiğimiz, sevdiğimiz ya da tepki duyduğumuz konularda bir şeyler
yazıyoruz. Bunları aynen onaylayan ve yeniden paylaşanlar da oluyor, altına
kendi yorumunu yazanlar da…
Baktım da, bu tweet’in altına bir yorum yapılmamış.
Kuşkusuz, bunlar, o cümleleri yazanın kendi görüşleridir,
düşünceleridir.
Önce, kendimize ‘yaşam koçu’ benzeri bir rol biçmediğimize, her
söylediğimizin doğru kabul edilmesini de -herhalde- beklemediğimize göre,
bunları yazanın, hiçbir tartışmaya yol açmaması üzerine aklından neler geçmiş
olabileceğini düşündüm.
Bunca onaylamadan memnun mudur? Biri eleştirecek olsa
sinirlenecek biri midir? Kendine ve tabii düşüncesine güveni mi artmıştır?
Yoksa yalnızca yazıp geçmiş, tepkilerle ilgilenmemiş midir?
Bilemem.
Ama kendisini tanımış ve karşılıklı konuşma fırsatı bulmuş
olsaydım, ben biraz olsun tartışırdım doğrusu. Ne de olsa, her düşünce
tartışmaya açık ve değerdir. Öyle olmalı. Yoksa başkalarıyla neden paylaşalım
ki?
Birkaç itirazım olurdu ve onlara yanıtının ne olacağını da
bilmek isterdim:
Öncelikle, bana göre herkes, hepimiz yaşadığımıza göre ‘hayat’la
yüz yüze, iç içeyiz. Hepimizin kendimize ait bir yaşamı olduğuna, hepimiz
farklı farklı da olsa ‘hayat’ın içinde olduğumuza göre, biz hayatla, o da bizle
ilgilidir. Yani duyguları-düşünceleri-eylemleri ne olursa olsun, hayat yaşayan
herkesle elbette etkileşim halindedir. Bana göre bunun tartışılacak bir yanı
bile yok.
Özlemek-hayır demek-yine de özlemek-özlemekten utanmamak…..
bağlantılarına gelince:
Özlemek’in sevgiyle ilişkisini belirtmeye gerek yok sanırım.
Yani, ‘sevdiğimizi özleriz’.
Sormak isterdim o kişiye:
Sen, yalnızca sana ‘evet’ diyenleri mi seversin? Sana ‘evet’
diyen herkesi sever misin? Bu yeterli midir? Bu mudur sevginin ölçütü?
Birine ‘evet’ demenin bir lûtuf olduğuna, onun da seni ancak bundan sonra ve bu
sayede sevebileceğine ve özleyebileceğine mi inanıyorsun?
Sevmek için önce onun kabul edip etmeyeceğini öğrenmeyi mi beklersin?
Ya, sana ‘hayır’ diyen birini sevemez misin?
Sevmek-sevilmek, sevmemek-sevilmemek, onaya mı tâbîdir?
Seni seven -ve dolayısıyla özleyen- birine ‘hayır’ diyebilmenin
bir güç ifadesi olduğuna mı inanıyorsun? Kimse kimseyi sevmek -ve dolayısıyla
özlemek- zorunda olmadığına göre, sevmiyorsan ‘hayır’ demekten daha doğal ve
beklenir olan ne var? Ve bunun güçle ne ilgisi var?
Diyelim ki birini sevdin ve o sana ‘hayır’ dedi. Vaz mı
geçersin? Sevginin ancak kabul edilmesi durumunda var olabilecek bir duygu
olduğuna mı inanıyorsun?
Hayatında hiç “Uygun görürsen seni sevebilir miyim?” gibi bir
soruya muhatap ya da tanık olmuşluğun var mı? Ya sormuşluğun?
Gelelim “…
hayır diyeni özleyebilmekten utanmama güçsüzlüğü”ne.
Bunu sehven yazmış olabilir misin? Aslında “…gücünle” diyecek
olabilir misin?
Sevdiğini özlemenin neresi utanılacak bir şey?
Birini sevmenin, onu özlemenin, sevgisine de özlemine de sahip çıkmanın
güçsüzlük olmadığını, tam tersine bu duyguların ve dolayısıyla onlara sahip
olanın da güçlülüğünü gösterdiğini düşünsen bir an için?
Bunun da utanılacak değil, gururla ve övünçle sahiplenilecek bir
sağlam duruş olduğunu düşünsen?
“Sevmek ve özlemek için senin onayına ihtiyacım yok,” duruşu
sence de senin önerdiğin pısırıklıktan çok daha onurluca değil mi?
Bunları sorardım O’na ve şöyle derdim:
Sevgi ister karşılıklı olsun ister tek taraflı, bir pazarlık
konusu değildir. Özlem de öyle.
Bu alanda ‘güç’ten olsa olsa sevgisini de özlemini de her
koşulda aslanlar gibi taşıyabilmek bakımından söz edilebilir. İlle de işin
içine ‘güç’ü katacaksak tabii.
Ve hayat, hepimizle aynı ölçüde ilgilenir ya da ilgilenmez, hiç
kuşkun olmasın. Evet de desen hayır da, sevip özlesen de sevmeyip özlemesen de…
Yaşadığın sürece ‘hayat’la ilişkin de hep sürer. Onun da seninle.
İşte bunları söylerdim, o kişiyle karşılıklı konuşma, sohbet
etme fırsatı bulsaydım.
Olabilseydi öyle bir durum, 'O' bu sözlerim üzerine ne düşünür-ne
yanıt verirdi, bunu da hep merak edeceğim.
İşte böyle, bunu okuyan dost.
Ne sevmekten vazgeç, ne özlemekten ne de bu duyguları gururla
taşımaktan.
Yüreğini ‘onay’a bağlayanlar utansın.
Sevgiler sana.
(Taş heykel: José Manuel Castro López)